Predator 2

Genre : Sci-Fi, Thriller, Action
Director : Stephen Hopkins
Year : 1991

Paranız varsa aksiyon filmi çekmemeniz için hiçbir neden yok. Birkaç silahlı çatışma ve birkaç kovalamaca sahnesi ile olayın üstesinden gelebilirsiniz. Başrol için ünlü bir isme gidip bu ismi imaj transferi için kullanabilir, sanat adına hiçbir şey ortaya koymadan tıpkı ilk filmdeki gibi paranıza para katabilirsiniz. Predator 2'nun da ilk film gibi olduğunu sanmıştım, yanılmışım. Serinin 2. filminde Lethal Weapon'da parlayan Danny Glover başroldeyken yönetmen koltuğunda daha sonra ilginç filmlere imza atan Stephen Hopkins oturmuş. Bu filmin de iyiliği kötülüğü tartışılabilir ancak kim ne derse desin ilk filmden daha iyi olduğu su götürmez bir gerçek.

Arnold Schwarzenegger'den sonra Danny Glover'ın performansı göz kamaştırıcıydı. Aksiyon sahnelerinin hakkını veren Glover mizahıyla da filme neşe katmış. İlk filmdeki belirsizlikler yerini daha kolay bir anlatıma bırakmış. Bilinmezliklerle dolu Predator karakteri, bu 2. filmde verilen bilgiler sayesinde filmdeki karakterlerde olduğu gibi izleyicede de hayranlık uyandırıyor.

Çok daha iyi sci-fi'ler ve daha iyi aksiyonlar varken yolunuz bir şekilde Predator'lara düşerse mutlaka tercihiniz bu, sequel'i olsun.

* Casting, Acting : 6.5
* Script : 6
* Directing, Aura : 6
* Ease of Viewing : 6.5
* Naked Eye : 6


                               6.2


Predator

Genre : Action, Sci-Fi, Thriller
Director : John McTiernan
Year : 1987

Maymun anne-babanın insanlar tarafından kaçırılıp yetiştirilen çocukları Arnold Schwarzenegger'in başrol olduğu ve çoğu zaman Alien'la kıyaslanan sci-fi filmi Predator gelmiş geçmiş en over-rated filmlerden bir tanesi.

''Sci-fi yapacağız ama paramız bol ve Arnold'ımız var, biraz çatışma sahnesi eklesek hiç fena olmaz.'' diyen producer'ları sayesinde filmin ilk yarım saati yaşanan her şey spordaki ''hazırlık maçları'' niteliğinde. Tamamı ormanda geçen film kalan sürede ape ağızlı Arnold ve silah arkadaşlarının bir Predator ile ölüm kalım mücadelesini işliyor. Title'a adını veren Predator'ımız bana; insan fiziğinde, Batman kadar zengin, hayvan özellikleri taşıyan bir uzaylı gibi geldi. Yani Arnold Schwarzenegger ile birçok ortak noktaları mevcut.

Uyanıkken beni rahatsız etse de uyurken hiç rahatsız etmeyen filmin müziği Alan Silvestri imzası taşıyor. Berbat oyunculuklardan yorulup, uykuya dalmayı tercih eden benim için filmde beğenimi kazanan tek nokta bu oldu. Belki bu kadar övülmese ve hatta sinema filmi yerine bir TV filmi olsaydı daha sempatik gelebilirdi.

* Casting, Acting : 5
* Script : 4.5
* Directing, Aura : 5.5
* Ease of Viewing : 5.5
* Naked Eye : 4.5


                                 5.0



Alien Resurrection

Genre : Sci-Fi, Action, Thriller
Director : Jean-Pierre Jeunet
Year : 1997

Jeunet ve Joss Whedon'ın olaya el atmasıyla beraber dibe vurmuş seri gözle görülür biçimde aşama kaydetmiş. Whedon'ın yarattığı mizah Jeunet'nin tarzıyla uyumlu olduğundan ilk defa komedi aromalı bir Alien filmi ile karşılaşıyoruz.

Alien 3'te alien'larımıza duymaya başladığım sempati bu filmle beraber tavan yaptı. Resurrection'da sizi üzen sahneler arasında insan ölümleri yer almıyor. Tüm hikayeye bakarsak da alien'ları insanlara tercih ettiğimi söylebilirim. 

İlk filmi es geçersek Weaver'ı ilk defa beğendim. Winona Ryder için aynı şeyi söylemem mümkün değil. 500 dakikalık uzun Alien yolculuğunda Ron Perlman'ın oynadığı karakter ve bu filmdeki Weaver'ın umursamaz ve alaycı tavırları sayesinde garip ama zaman zaman gülümsedim. Kimilerine göre yanlış tercih olan Jeunet'nin kara mizahını bu filmde hissebiliyorsunuz. Bu film bir sequel olsaydı Jeunet için ben de yanlış tercih diyebilirdim çünkü Alien'ının kemikleşmiş kitlesi Jeunet'nin ortaya koyacağı işi yadırgayabilirdi. Ancak Fincher'ın (berbat senaryo sayesinde) batırdığı seriyi tekrar canlandırmak istenmişse ki öyle, Jeunet'nin fazlasıyla iyi bir tercih olduğu ortada.


Weaver'ın kolundaki dövmenin anlamını ortaya koyan etkileyici sahne ve garip bir şekilde bizi üzen bir başka sahne için ekibe teşekkürler. Yolun açık olsun Alien!

* Casting, Acting : 6.5
* Script : 6.5
* Directing, Aura : 6.5
* Ease of Viewing : 7
* Naked Eye : 6.5


                                  6.6



Alien 3

Genre : Sci-Fi, Action
Director : David Fincher
Year : 1992

Sigourney Weaver'la 3. buluşmamız olan serinin 3. filmi David Fincher imzası taşıyor. Alien antolojisinin en ilginç özelliği seri sayılabilecek ilk 4 filmin de şimdilerde çok ünlü olan isimler  tarafından çekilmiş olmaları. Ridley Scott ile başlayan macera James Cameron'la zirve yaptı ve şimdi bayrağı David Fincher devralıyor. Fincher'ın yaptığı her filmi sevmeme rağmen debut'su olan Alien 3'ü sevemedim.

Alien serisinin en önemli özelliklerinden biri CGI başarısını bu filmde mumla arıyorsunuz. Zamanına göre çok üstün olan bilgisayarla yapılmış görseller 90'ları gelinmiş olmasına rağmen ilk 2 filmdeki etkiyi yaratmıyor. Hikayeye hiçbir yenilik getirilmemesinin yanında son derece aptalca bir plot ile yola çıkılması kabul edilebilir gibi değil. Tünellerin içinde ne yapmaya çalıştıklarını ne ben anladım ne de kendileri. David Fincher kullandığı az ışık ve saçma da olsa sahip olduğu 1001 tünel ile güzel bir korku filmi çekebilirdi. Bunun yerine bir avuç idiot'un yer aldığı din temalı bir slasher'ı tercih etmiş. 

Fincher sayesinde sinema bir süreliğine Alien'ını kaybetmiştir. Bir süreliğine başımız sağ olsun.

* Casting, Acting : 5
* Script : 3.5
* Directing, Aura : 5.5
* Ease of Viewing : 5
* Naked Eye : 4.5


                                 4.7


Aliens

Genre : Sci-Fi, Action, Adventure, Thriller
Director : James Cameron
Year : 1986

İlk filmde zayıf seviyede de olsa hissedilen korku bu filmde yerini çılgınca bir aksiyona bırakıyor. Bu aksiyonu bol film için senaristliğe soyunan James Cameron muhtemelen gelmiş geçmiş en iyi aksiyon filmi senaryolarından birini ortaya çıkarmış. Daha önce hiçbir aksiyon senaryosunda bu kadar oturaklı çatışmalar görmemiştim. James Cameron yarattığı bu çılgın gösteri ile sizi son dakikaya kadar koltuklarınıza çivilemeyi başarıyor. Bolca kan, android kanı ve asit  görmek istiyorsanız antolojideki favori filminiz ikinci film olan Aliens olmalı.

Kapitalistlerin yarattığı koloniden haber alınamamasıyla başlayan heyecan yaklaşık 100 yaşındaki Ripley'in belalı gezegene geri dönmesine neden oluyor. Bu kez yanında taşımacılık yapan mürettebatı yerine bir düzine asker var. Bir devam filmi olması nedeniyle beklentilerinizi ufak tutmayın çünkü James Cameron'ın Alien'ları neredeyse original Alien'a kafa tutacak seviyede.

* Casting, Acting : 6
* Script : 8.5
* Directing, Aura : 8
* Ease of Viewing : 7.5
* Naked Eye : 8


                                7.6



Alien

Genre : Sci-Fi, Horror
Director : Ridley Scott
Year : 1979

Bilimkurgu klasiklerinden biri olan Alien'ın 1979 yılında çekildiği düşünülürse o dönemki teknolojiyle bir hayli iyi bir iş çıkarıldığı söylenebilir. Geçmişi bir kenara bırakıp günümüze göre değerlendirirsek bir korku filmine göre standart üstü oyunculuklar sergilenmiş. Bunun dışında build-up kısmı olan eski tip korku filmlerini seven biri olarak büyük çoğunluğu durağan geçen Alien gibi filmlerden hiçbir zaman sıkılmıyorum, sıkılamıyorum. Birileri ne kadar geç ölmeye başlarsa bana göre filmin genel değeri o kadar yüksek oluyor.

Bir sci-fi filmi olarak başarılı olan Alien'ın bir horror olarak bir benzeri olan Carpenter'ın The Thing'inin gerisinde olduğu söylenebilir. Her şeye rağmen yaratıcı ve sürprizlerle dolu olan Alien serisinin bu ilk filmine saygı duymak gerekiyor.

* Casting, Acting : 7
* Script : 8
* Directing, Aura : 8
* Ease of Viewing : 8
* Naked Eye : 8


                                7.8



Moonrise Kingdom

Genre : Comedy, Romance, Drama
Director : Wes Anderson
Year : 2012

Paul Thomas Anderson'un filmi olduğunu düşündüğüm ama ilk sekanstan sonra bir Wes Anderson filmi olduğunu fark ettiğim Moonrise Kingdom iki çocuğun aşkını konu ediyor.

Yapısal olarak kavuşamamak aşkın en iyi şekilde işlenmesine olanak verir ancak Wes Anderson'ın kendine has üslubuyla bize sunduğu bu aşk hikayesi kavuşamama kısmını kısa kesip aşkın saflığını ön plana çıkarıyor. Engel gibi görünen kişi ve olayların aslında bir çatışmaya neden olmaması asıl olması gereken çatışmalar yerine garip olayların yaşandığı (Wes Anderson tarzı) absürt bir filmin ortaya çıkmasını sağlamış. Dallanıp budaklanmak yerine çok kısıtlı bir alan içinde dönüp duran hikaye izleyici olarak beni biraz boğdu. Moonrise Kingdom'ın fanları ile beni ayıran en önemli nokta da bu, senaryo. Bazı eleştirmenler ve izleyicilerin çok iyi bir senaryoya sahip çok iyi bir film olarak gördükleri Moonrise Kingdom bence hiçbir şekilde çok iyi bir film olamaz. Bunun olabilmesi için öncelikle çok daha iyi bir senaryoya sahip olması gerekiyordu.

Paul Thomas Anderson'un imzası haline gelen sinematogri ve set tasarımına film müzikleri de eklenince Moonrise Kingdom en azından katlanılabilir bir film haline geliyor.

* Casting, Acting : 6.5
* Script : 6
* Directing, Aura : 7.5
* Ease of Viewing : 6.5
* Naked Eye : 6


                                6.5



30 Minutes or Less

Genre : Comedy, Action, Crime
Director : Ruben Fleischer
Year : 2011

Tıpkı aynı yıl Türkiye'de çekilen Şafak Sezer'in bombayla gezdiği film Kolpaçino Bomba'da olduğu gibi Jesse Eisenberg de bomba yüklü bir yelekle karşımıza çıkıyor. Bu kadar benzer iki filmin aynı dönemde vizyona girmesi şüphe uyandırıcı. İkisinin de bekleneni verememesi ise olumsuz bir başka ortak yönleri.

Birçok noksanı olan senaryoya göz yumup tanıdık simalara ya da filmin aksiyon yanına odaklanmak istedim ancak bu tanıdık simaların ortaya koyduğu oyunculuklar da beni tatmin etmemekle kalmayıp rahatsız etti. Aksiyon tarafı ise 2-3 dakikalık car chase sahnelerinden ibaret. Elle tutulur hiçbir tarafı olmadığı halde kolay bir film olması ve 75 dakika sürmesi kendisi için bir avantaj.

Senarist Michael Diliberti'nin debut'su 30 Minutes or Less'i tanıdık cast'ı da kurtamamış.

* Casting, Acting : 4.5
* Script : 4.5
* Directing, Aura : 5
* Ease of Viewing : 6.5
* Naked Eye : 5


                                  5.1


Noah

Genre : Adventure, Drama
Director : Darren Aronofsky
Year : 2014

A Beautiful Mind'dan sonra ilk defa başrolleri paylaşan Crowe-Connelly ikilisi zirve dönemlerini çoktan aşmış gibi gözüküyor. 10-15 yıl önce Russell Crowe denince benim için de akan sular dururdu. Ama  bu filme onun için değil hem Nuh'un hikayesi hem de yönetmen koltuğunda Aronofsky oturuyor diye gittim.

Geçişleri artık gözbebekleri ve haplar yerine yılanlar içerse de Aronofsky filmin tek ayakta kalan ismiydi. Toplumların toplumları öldürdüğü gerçeğini anlattığı sahnede ağzımı açık bırakmayı başardı. Noah'daki bir başka olumlu detay ise ses miksajıydı.

Temposu tahmin ettiğimden de yavaş olan Noah'da hayal kırıklığı yaşamanız muhtemel. Hele bir de Nuh'la ilgili 3-5 fikir yerine Nuh'un tüm hikayesini biliyorsanız hayal kırıklığı yerini pişmanlık ve kızgınlığa da bırakabilir.

Paranızın karşılığını veremeyen bir Aronofsky filmi.

* Casting, Acting : 5.5
* Script : 4
* Directing, Aura : 7
* Ease of Viewing : 4
* Naked Eye : 5.5


                               5.2



X - Her

Genre : Drama, Romance, Sci-Fi
Director : Spike Jonze
Year : 2013

Spike Jonze'un neden tüm filmlerini Charlie Kaufman'a yazdırdığını şimdi anlıyorum. Pek karşılaştığımız bir tür olmayan bu ''yapay aşıklar''ın beden bulduğu filmleri tek tek sayabiliriz çünkü bir elin parmaklarını geçmez. Bu filme en iyi özgün senaryo Oscar'ını veren akademi jürisinin de aklı 2 karış havada olmalı ki işletim sistemi olarak hayatını sürdüren bir yapay aşığımız bundan önce zaten vardı. Electric Dreams adlı filmdeki Edgar. İlham alıp ortamı melodrama büründürmek Oscar almaya yeterliyse bu işte parmağı olan yazar da, film de, jüri de beni rahatsız eder. Daha da kötüsü durumun farkında olan 3-5 kişiden öğrendiğim kadarıyla Spike Jonze Electric Dreams adlı filmi izlemediğini iddia etmiş. Bu sektörde sayısız arkadaşı ve bağlantısı olan ünlü bir sinemacının yazdığı script'in pek bilinen bir film olmasa da neredeyse Electric Dreams'in kopyası olması beni huzursuz ederken ''Electric Dreams mi, o da ne?'' şeklinde cevap veren Spike Jonze'un dürüstlüğünü sorgulamama neden oluyor. Yalnızca sonunu güzel bağladığı ve Theodore'a ''kendi'' mektubunu yazdırdığı için script'ine 1 puan fazla veriyorum. Zaten kendi eklediği diğer kısımlara bakacak olursak birbirinden kötü yazılmış sahneler ve line'lar mevcut. Mesela Isabella'nın olduğu sahneler. Bilgisayarla sevişmek bile bundan daha az saçma. Bunun filmde yer alması, önerilmesi ve en önemlisi Isabella adlı karakterin herhangi bir ücret talep etmeden bunu kabul ediyor olması sinema tarihinin en ahmakça dakikaları arasına katılabilir. Ve tabii birçok hayranı olan Amy Adams, Olivia Wilde (The O.C.'deki sarışın dyke) ve en önemlisi karısı rolünde ve tüm filmografisindeki en güzel haliyle Rooney Mara dururken ''Hiç kimseyi seni sevdiğim gibi sevmedim.'' repliği de neydi öyle?

Başroldeki Joaquin Phoenix muzur olduğu dakikalarda beni tatmin etti ancak melankolik hali pek başarılı değildi. Onu biraz daha 500 Days of Summer'daki Joseph Gordon-Levitt gibi görmek isterdim. Sesiyle tüm filmi ayakta tutmaya çalışan Scarlett ise en iyi bilgisayar sesi Oscar'ını gerçekten hak ediyor.

Futuristic öğeleri ve Theodore'un giydiği muhteşem kıyafetler olmasaydı bu Electric Dreams'in kopyası, kötü diyaloglar içeren ve yavaş ilerleyen filme katlanmak bir hayli güç olurdu.

* Casting, Acting : 6
* Script : 2
* Directing, Aura : 7.5
* Ease of Viewing : 6.5
* Naked Eye : 7

                                  5.9


Bridesmaids

Genre : Comedy, Romance
Director : Paul Feig
Year : 2011

Süreklilik sağlayan hafif bir gülümseme, birkaç kez kahkaha atmak ve fazla sıkılmamak istiyorsanız Bridesmaids'i denemelisiniz.

Evlilik öncesi işlerin sarpa sarması komedisi olan Bridesmaids için The Hangover'ın dişi versiyonu da diyebiliriz. Başroldeki Kristen Wiig ayrıca filmin senaryosunu da yazmış. Oscar adaylığı kazandığı bu senaryoda yapı itibariyle pek başarılı olduğu söylenemez hatta içerik için kılişe bile denebilir. Ancak kullandığı bu feminen mizah aşırıya kaçılmamasını sağlamış. Tekrara düşmeyen ve sıkmayan hikayeye IT Crowd'dan tanıdığımız polis karakteri ve şişman nedime de eklenince film benzerlerinden bir adım öne çıkmayı başarıyor.

Eğer aradığınız bir chick flick ise bu film size göre. Eğer aradığınız bir absürt komedi ise bu film yine size göre. Bridesmaids, yalnızca slapstick ya da +18 olan comedy genre'sı için alternatif bir çözüm.

* Casting, Acting : 7
* Script : 7
* Directing, Aura : 6.5
* Ease of Viewing : 7
* Naked Eye : 6.5


                                6.8


Carnage

Genre : Comedy, Drama
Director : Roman Polanski
Year : 2011

Carnage; tek mekanda geçen, çocukları kavga eden iki ailenin 75 dakika boyunca iletişimde bulundukları bir tiyatro oyunu. Durum böyle olunca Carnage için oyuncuların filmi de diyebiliriz. Ev sahiplerinden Penelope rolündeki Jodie Foster sahnelere uygun bir biçimde fazla overacting yapıyor. Biz sinemada böylelerini sevmeyiz. Komedi filmlerinden tanıdığımız John C. Reilly ise en zayıf performansı sergileyen kişi. Bana fazla eğreti ve yapmacık geldi. Dayağı atan çocuğun annesi rolündeki Kate Winslet'ın performansını beğendim. Büyük filmlerin küçük oyuncusu bu filmdeki ani çıkışlarıyla dikkat çekiyor. Umursamaz ve yapmacık Nancy karakterinin aslolan mutsuzluğuna dönüşümünü çok iyi yansıtmış. Kocası Christoph Waltz ise filmin açık ara en iyisiydi. Aralarında zaten en yetenekli olan Waltz sanki oynamıyor, kendi karakterini bize izletiyor gibiydi. Bu düşünceyi kafamıza sokması bile önemli bir başarı. Ayrıca Waltz'in yer aldığı filmlerde yarattığı kara mizah havasını da seviyorum.

Filmin title'ına ve yönetmenin Polanski olmasına kanıp gittikçe çığrından çıkan bir gerilim bekliyorsanız bu filmi tercih etmeyin. Tiyatro seviyorsanız ve günümüz ailelerin ne durumda olduğunu bir de beyaz perdede göreyim diyorsanız bu filmi izleyebilirsiniz. Buscemi'nin Interview'undan bir adım önde.

* Casting, Acting : 6.5
* Script : 6
* Directing, Aura : 6.5
* Ease of Viewing : 7.5
* Naked Eye : 6.5


                                  6.6


12 Years a Slave

Genre : Drama
Director : Steve McQueen
Year : 2013

Siyah ırkın köle olarak kullanıldığı dönem Amerikan tarihinin kara lekesidir. Başta Amerika olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde kölelik sisteminin kaldırılması hiç de kolay olmadı. Gerçek bir hayat hikayesi olan 12 Years a Slave de adından anlaşılacağı gibi New York'lu bir zencinin kaçırılıp 12 yıl boyunca köle olarak kullanılmasını konu ediyor.

Slavery o kadar lanet bir sistemdi ki düşünmek ve okuma-yazma yasaktı. Siyahların yaşamları itaat etmek ve tıpkı bir hayvan gibi verilen görevleri yerine getirdikten sonra bir kenarda dinlenmek üzerine kuruluydu. Her ne kadar büyük çoğunluğu savaş esirlerinden oluşsa da bunun daha eski örnekleri Orta Asya ve Orta Doğu'da da görülmektedir. 19. yy Amerika'sında yavaş yavaş tüm eyaletlerde kölelik yasaklanırken 1926 yılında BM'in kararıyla tüm dünyada kölelik yasaklanmıştır.

Kendisi de zenci olan ve 3. filmiyle Oscar heykelciğini kapan McQueen dramlara ve biyografilere özel ilgi duyuyor. Özellikle Avrupa Sineması'nın DNA'sında yer alan sahnelerin uzun tutulması durumuyla bu filmde sık sık karşılaşıyoruz. Belki bunun nedeni bir İngiliz olan McQueen'in Avrupa filmleriyle büyümesidir. Bazı sahnelerin gereksiz bir şekilde uzun tutulmasından hoşnut olmadığımı belirteyim. Sayısız törende aday gösterilen zenci oyuncular için herhangi bir eleştirim olmayacak çünkü hiçbirinin ne eksik ne fazla bir şey yaptığını düşünmüyorum. Karşımıza sürpriz olarak çıkan Brad Pitt ise filmin duyulmasında, ödüller kazanmasında ve tabii ki filmin yaratılmasında pay sahibi. Pitt, 12 Years a Slave'e producer'ı olarak para, şöhreti sayesinde de imaj transferi sağlamakta.

Son dönemin iyi filmlerinden biri olan 12 Years a Slave bir Hotel Rwanda olmasa da ondan daha çok ödül toplamayı başardı.

* Casting, Acting : 7.5
* Script : 8
* Directing, Aura : 7
* Ease of Viewing : 7.5
* Naked Eye : 7.5


                                7.5


A Beautiful Mind

Genre : Drama, Biography
Director : Ron Howard
Year : 2001

Nobel ödüllü John Nash'in hayatını anlatan film Ron Howard'a hem en iyi yönetmen hem de en iyi film Oscar'ını getirmişti. Connelly ve Crowe'un başrollerini paylaştıkları ve görüp görülebilecek en iyi oyuncu performanslarından bazılarının izleme fırsatını bulduğumuz A Beautiful Mind tek kelimeyle bir şaheser.

Nash'in hayatı ilgi çekici bir biyografi de olsa senaryo kurgusu filmi ''masterpiece'' yapmak için olmazsa olmazdır. Film dili ve diyaloglar o kadar kusursuz ki sürenin nasıl geçtiğinin farkına varmıyorsunuz. Ve tabii çoğu başyapıtta karşılaştığımız güçlü müzikler A Beautiful Mind'da da duygu yoğunluklarını bize yaşatmayı başarıyor. Tüm bileşenler bu kadar iyiyken ekrana hayranlıkla, üzülerek ve hatta ıslak gözlerle bakmanız son derece olağan.

Fazla söze gerek yok. Belki 14 yıl geçti, belki Oyun Teorisi'ni bu filmle öğrendim, belki 5. izleyişim ama tüm belkileri yok etmememiz için bir önerme: Bu film çok güzel.

* Casting, Acting : 10
* Script : 8.5
* Directing, Aura : 9
* Ease of Viewing : 8.5
* Naked Eye : 9


                                9.0


The Curious Case of Benjamin Button

Genre : Drama, Fantasy, Romance
Director : David Fincher
Year : 2008

Geçen ay son filmi Gone Girl'ü release eden Fincher'ın yaptığı tüm çalışmaları izleyen biri olarak TCCOBB'ın eleştirmenler tarafından beğenilmemesini anlayamıyorum. Her ne kadar Zemeckis'i sevsem de Forrest Gump gibi başarısız bir filme ölüp biten bu kişiler neden bu filme cephe alıyor?

3 saatlik uzun gösterim süresi boyunca yalnızca başlarında sıkıldığımı belirteyim. İlk yarım saat sonrasında ise zamanın nasıl geçtiğini fark etmedim.  Dikkat çekici karakterleriyle harcadığınız her dakikaya değen Scott Fitzgerald'ın kısa öyküsünden uyarlanan film, drama ve fantasy'nin öpüşüp sweet romance yapmasının güzel bir örneği.

The Curious Case of Benjamin Button, make-up'lar ve art direction ile benden artı puan alan, storytelling ve karakter gelişiminin örnek teşkil edebileceği son dönem klasiklerinden bir tanesi. Bırakın kötü filmi hala ''eh'' denebilecek bir filmi bile olmayan Fincher'a kalpten teşekkürler. Yine işin hakkını vermiş. Ve tabii bu güzel hikayesi için Pazar günleri kadınlarla birlikte olamayan ihtiyar delikanlıya da ayrıca teşekkürler.

* Casting, Acting : 7.5
* Script : 8.5
* Directing, Aura : 8.5
* Ease of Viewing : 7.5
* Naked Eye : 8


                                   8.0


The ABCs of Death

Genre : Horror
Director : Nacho Vigalando, Adrian Garcia Bogliano, Ernesto Diaz Espinoza, Marcel Sarmiento, Angela Bettis, Noboru Iguchi, Andrew Traucki, Thomas Malling, Jorge Michel Grau, Yûdai Yamaguchi, Anders Morgenthaler, Timo Tjahjanto, Ti West, Banjong Pisanthanakun, Bruno Forzani, Héléne Cattet, Simon Rumley, Adam Wingard, Simon Barrett, Srdjan Spasojevic, Jake West, Lee Hardcastle, Ben Wheatley, Kaare Andrews, Jon Schnepp, Xavier Gens, Jason Eisener, Yoshihiro Nishimura
Year : 2012

Alfabenin her harfi bir yönetmene verilmiş ve bu 26 yönetmenden ölümü anlatılması istenilmiş. Kendine has üsluplarıyla ortaya koydukları çalışmaların büyük çoğunluğu hayal kırıklığı yaratıyor. İyi olanlar da filmin 130 dakikalık süresi içerisinde azınlığı temsil ediyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinden olan yönetmenlerin çektikleri filmlerin üst başlıkları ölüm olsa da alt başlıklardaki tekrarlar can sıkıcı. Neredeyse tüm filmler şu 4 alt başlık altında gidip geliyor: 1-Tuvalet 2-Hayvanlara Eziyet 3-Naziler 4-Seks
Ölüm denince akıllarına yalnızca bu dördünün gelmesi beni bu noktada olan insanları (uluslararası sinemacı) pataklama hissiyle dolduruyor.



A is for Apocalypse (Nacho Vigalando)

İspanyolca olan Apocalypse'in sinematografisi çok iyi. Üzerinde düşündürmeyi de başarıyor. Giriş böyle kuvvetli olunca birbirinden güzel 26 kısa film izleyeceğinizi düşünüyorsunuz.

* Casting, Acting : 7
* Script : 7
* Directing, Aura : 8
* Ease of Viewing : 7.5
* Naked Eye : 7
                                                          
                                                            7.3


B is for Bigfoot (Adrian Garcia Bogliano)

A'dan kötü olsa da bundan çok daha kötü kısalar mevcut. Çok amatör gözükmesi beni rahatsız etti.

 
* Casting, Acting : 5
* Script : 5.5
* Directing, Aura : 5.5
* Ease of Viewing : 5.5
* Naked Eye : 5.5

                                                            5.4

C is for Cycle (Ernesto Diaz Espinoza)

Hakkında düşündürmeyi başaran bir başka kısa film de Cycle. Belki hiçbir anlamı olmasa da orijinal duruyor. İzlenilmesi gereken, iyi harflerden bir tanesi.

* Casting, Acting : 5.5
* Script : 6.5
* Directing, Aura : 5.5
* Ease of Viewing : 7
* Naked Eye : 6

                                        6.1


D is for Dogfight (Marcel Sarmiento)

Meşhur D harfi... Neredeyse filmi kapatmama neden olacaktı. Açıları ve slow motion çekimleri ile görsel bir şölen veren film belki de hepsinin arasında en iyisi. Köpek ve insan arasındaki kanlı kavga.

* Casting, Acting : 8
* Script : 7
* Directing, Aura : 8
* Ease of Viewing : 7.5
* Naked Eye : 7.5

                                        7.6

E is for Exterminate (Angela Bettis)

En anlamsız filmlerden bir tanesi. Rahatsız edici örümceğimiz saniyeler ilerledikçe tepetaklak yere çakılıyor. Sanırım film bu noktadan sonra yüksek hızla düşüşe geçiyor ve özünü buluyor.

* Casting, Acting : 5
* Script : 3
* Directing, Aura : 2.5
* Ease of Viewing : 3.5
* Naked Eye : 3.5

                                        3.5

F is for Fart (Noboru Iguchi)

Yorum bile yazmıyorum.

 



* Casting, Acting : 3
* Script : 0.5
* Directing, Aura : 1
* Ease of Viewing : 1
* Naked Eye : 0.5

                                         1.2



G is for Gravity (Andrew Traucki)

Sörf tahtasının suda dik durması. Yönetmenin ne yapmak istediğini boğulan genç bile anlamamıştır.

* Casting, Acting : 2.5
* Script : 1.5
* Directing, Aura : 1.5
* Ease of Viewing : 1.5
* Naked Eye : 1.5

                                         1.7


H is for Hydro-Electric Diffusion (Thomas Malling)

Çılgın nazi kullanımının başlangıcı ve sanıyorum fantasy/sci-Fi öğeleri içeren tek film. 

 
* Casting, Acting : 5
* Script : 5
* Directing, Aura : 5
* Ease of Viewing : 5
* Naked Eye : 5.5

                                        5.1



I is for Ingrown (Jorge Michel Grau)

Şiirsel bir anlatım. Görselin sözün, sözün görselin yerini alması. İyi kısalardan bir tanesi.

* Casting, Acting : 6
* Script : 6.5
* Directing, Aura : 7
* Ease of Viewing : 7
* Naked Eye : 7.5

                                        6.8


J is for Jidai-Geki (Samurai Movie) (Yûdai Yamaguchi)

Komik olduğunu zanneden ve yalnızca hayatınızdan birkaç dakika çalmaya yarayan ''Samuray Filmi''.

 
* Casting, Acting : 4.5
* Script : 4.5
* Directing, Aura : 5
* Ease of Viewing : 4.5
* Naked Eye : 4

                                       4.5

K is for Klutz (Anders Morgenthaler)

Tuvalet ve ölümle içerikli animasyon. ABCs of Death'teki 2 çizgiden ilki. 26 film içinde çok daha kötüleri de olsa bir insanın ölüm denince ve ''K'' harfine sahipken böyle bir şey yapması bir kuşla denk beyne sahip olduğunun bir göstergesi.

* Characters : 5.5
* Script : 5
* Directing, Aura : 5.5
* Ease of Viewing : 5.5
* Naked Eye : 5.5

                                      5.4


L is for Libido (Timo Tjahjanto)

Tüm kısalar içinde en sıradışı olanı. Yine bol philia'lı ve dikkat çekici.

 


* Casting, Acting : 6.5
* Script : 7.5
* Directing, Aura : 7.5
* Ease of Viewing : 7
* Naked Eye : 7

                                      7.1


M is for Miscarriage (Ti West)

Adını duymadan izleyince eminim daha etkili olabilir. Ekranda kalma süresi en kısa olan Miscarriage kısanın da kısası bir kısa film. Beğeneni de olabilir beğenmeyeni de. Ben ikinci gruptayım.

* Casting, Acting : 2.5
* Script : 1.5
* Directing, Aura : 3.5
* Ease of Viewing : 2.5
* Naked Eye : 3.5

                                      2.7



N is for Nuptials (Banjong Pisanthanakun)
  
Kısa filmden çok bir reklamı andırsa da yükselişini sevdim. Ve itiraf etmeliyim ki biraz komik.

 

* Casting, Acting : 5
* Script : 6.5
* Directing, Aura : 6
* Ease of Viewing : 6
* Naked Eye : 5.5

                                      5.8


O is for Orgasm (Bruno Forzani, Héléne Cattet)

Deneysel bir saçmalık. Bruno ve Helene'den Orgasm.

* Casting, Acting : 4.5
* Script : 4
* Directing, Aura : 5
* Ease of Viewing : 4
* Naked Eye : 4

                                     4.3


P is for Pressure (Simon Rumley)

Yine oldukça anlamsız olan, hayvanlara karşı yapılan bir başka hayvanlık örneğini içeren kısa film.

 

* Casting, Acting : 4.5
* Script : 4.5
* Directing, Aura : 5.5
* Ease of Viewing : 4.5
* Naked Eye : 4.5

                                    4.7


Q is for Quack (Adam Wingard, Simon Barrett)

Quack yine hayvan kullanan filmlerden bir tanesi. Komik olmaya çalışsa da bunu başaramıyor. Puanlar ördeğe!

* Casting, Acting : 4
* Script : 4
* Directing, Aura : 3
* Ease of Viewing : 3
* Naked Eye : 3

                                   3.2


R is for Removed (Srdjan Spasojevic)

Gizemli ve korku öğeleri taşıyan sürreal bir kısa film. Hakkında tartışılabilir. Yönetmen A Serbian Film'in yönetmeni Spasojevic.

 
* Casting, Acting : 6
* Script : 6.5
* Directing, Aura : 7
* Ease of Viewing : 6.5
* Naked Eye : 6

                                   6.4


S is for Speed (Jake West)

Uyuşturucu ve azrail.

* Casting, Acting : 5
* Script : 4.5
* Directing, Aura : 4
* Ease of Viewing : 4.5
* Naked Eye : 4.5

                                   4.5


T is for Toilet (Lee Hardcastle)

Senaryosu ile olmasa bile yapısı ve diğerlerinden farklı oluşuyla dikkat çeken bir stop-motion. Basit ama zor.

 

* Characters : 6
* Script : 5.5
* Directing, Aura : 7
* Ease of Viewing : 7
* Naked Eye : 6.5

                                   6.4


U is for Unearthed (Ben Wheatley)

Dikkat çeken kısalardan bir tanesi de kötü karakterin (ya da o bölgede istenmeyen şeker bir iblisin) bakış açısından bakmamızı sağlıyor. 1st person kamerasıyla Unearthed bu 26 film arasında iyi ki yer almış.

* Casting, Acting : 6
* Script : 6
* Directing, Aura : 6.5
* Ease of Viewing : 6
* Naked Eye : 6.5

                                   6.2


V is for Vagitus (Kaare Andrews)

En çok para harcanan filmlerden bir tanesi. Yeni dünya düzeni ve bir sci-fi.

 


* Casting, Acting : 6.5
* Script : 6
* Directing, Aura : 6
* Ease of Viewing : 6
* Naked Eye : 6

                                   6.1


W is for WTF (Jon Schnepp)

Bu antolojinin başarılı olamamasındaki en büyük neden bu. Kötülerin gerçekten aşırı kötü olması. WTF! da bunlardan bir tanesi. Böyle bir film çekmeye ve yayınlamaya utanmıyor musunuz?

* Casting, Acting : 3
* Script : 3
* Directing, Aura : 3.5
* Ease of Viewing : 3
* Naked Eye : 3

                                   3.1


X is for XXL (Xavier Gens)
Zor bir harf alan Xavier Gens çok daha kolay harflerle ölüm temalı kısalar çekenlerin çoğuna göre daha iyi iş çıkarmış. Bence dombili kızımızın kemikleri bile şişkodur. Hak ettiğini buldun evladım.

 
* Casting, Acting : 5
* Script : 5
* Directing, Aura : 6
* Ease of Viewing : 6
* Naked Eye : 6.5

                                   5.7


Y is for Youngbuck (Jason Eisener)
Yalnızca kötü bir deneme.

* Casting, Acting : 3
* Script : 3
* Directing, Aura : 3
* Ease of Viewing : 2
* Naked Eye : 2.5

                                  2.7



Z is for Zetsumetsu (Yoshihiro Nishimura)

Hazırlayanlar kendi kendilerini tatmin etmiş olmalılar. Daha önce hiç Japonlar'ın yüzde 99'una film çektirmemek gerektiğini söylemiş miydim?

 
* Casting, Acting : 2
* Script : 1
* Directing, Aura : 1
* Ease of Viewing : 1.5
* Naked Eye : 1

                                   1.3


* Casting, Acting : 4.8  
* Script : 4.6  
* Directing, Aura : 4.9  
* Ease of Viewing : 4.8  
* Naked Eye : 4.8

4.8
 

The Mask

Genre : Comedy, Crime, Fantasy
Director : Chuck Russell
Year : 1994

Elm Street'in Part 3'sinden tanıdığımız yönetmen Chuck Russell filmin dikkat çekici parçası. 90'ların başında çekilmesine rağmen CGI'lar nadiren sırıtıyor. Ayrıca film, Who Framed Roger Rabbit'e birçok yönden benziyor.

Esprilerin yüzde 95'lik gibi bir kısmına gülmesem de Jim Carrey'i çok  itici bulmadım. İlk dönem filmlerindeki her türlü şaklabanlığı yapma rutinini bu filmde de bozmuyor. The Mask ayrıca 90'ların ünlü kadın yıldızlarından biri olan Cameron Diaz'ın sosyeteye tanıtıldığı filmdir. Filmde ne Carrey ne de Diaz ilgimi çekmeyi başarabildi. Milo adlı jack russell terrier filmin asıl starı olarak lanse edilebilir. Milo'un her mimiği deyim yerindeyse beni eritti. Onun olmadığı sahneler ise sıkıcıydı. 20 yıldır 100'lerce kez ekranlara gelen bardaki dans sahnesi ve Jim Carrey'in maskeyi taktıktan sonraki ani değişen tavırları akıllarda kalabilir.

Eskiden daha çok beğenirdim kendisini. Olgunlaşınca The Mask'in biraz çocuk kaldığını fark ettim.

* Casting, Acting : 6
* Script : 6
* Directing, Aura : 7
* Ease of Viewing : 5.5
* Naked Eye : 5

                            5.9

Recep İvedik 4

Genre : Comedy
Director : Togan Gökbakar
Year : 2014

Acil paraya ihtiyacı olan Recep İvedik serinin 4. filminde Survivor benzeri bir yarışma programına katılıyor. Adaya ayak basılmasıyla beraber güldürmeye başlayan film, ilk 3 filme göre biraz daha uzun tutulmuş. 2 saat süren film boyunca çevrenizde oturanların güldüğü şeylere şaşırabilirsiniz, normal. Ben bir hayli şaşırdım. Bu film sayesinde toplumda mizah anlayışının çok ilginç boyutlarda olduğunu fark etmiş oldum. Şahan, toplam 445 güldürme denemesinden 6-7 tanesininde beni de yakalamayı başardı.

Maldivler'in güzelliğinden midir bilinmez ama çekimler önceki filmlerine göre daha profesyonel geldi. Yılların geçmesiyle edilinen tecrübe, doğa harikası bir ortam ve bol ışık bunda önemli rol oynamakta. Recep İvedik ise yine bildiğiniz gibi. Herhangi bir karakter gelişimi değişimine gidilmemiş.

Komik olsun olmasın bazı line'ları 24'er kere söylemesi beni rahatsız etti. Kötü finaliyle birlikte Recep İvedik yer yer kahkaha atmanızı sağlayan üzerinde pek durulmamış ve tıpkı eskisi gibi toilet humour'ı bol bol kullanan bir film. Yeni ve güzel tarafı ise slapstick sahneler. Amacınız yalnızca gülmek ise izleyebilirsiniz. 445 şansı var. Denetmeye değer.

* Casting, Acting : 4
* Script : 1.5
* Directing, Aura : 4
* Ease of Viewing : 5.5
* Naked Eye : 4.5

                                3.9